11 Ocak 2013 Cuma

en iyi bildiğim şey otobüsün camına yaslanıp ağlamak..

Yeni yılın ilk günü kendime bir hayaller kutusu yapmıştım. hayallerimi ve olmasını istediğim şeyleri yazıp içine atıyordum. gerçekleşince de yırtıp atıyordum. görmeyi çok istediğim biri vardı.. gerçek hayatta- hani derler ya; bizden geçti artık diye heh tam da o misal- sanıyorum ki artık asla göremeyeceğim birini rüyamda görmek istiyordum. ve dilek kutuma yazdım. evren mesajıma cevap vermiş olacak ki bir kaç gündür rüyalarımı başrol oyuncusu sağ olsun.. her neyse meselem bu değil benim. geçmişten gelen rüyaları görünce geçmişe özlem duydum.. çocukluğuma, ilk arkadaşlıklarıma, hayatı öğrendiğim sokağıma her şeye bir özlem duyuştu bu.. insan şu anından memnun değilse geçmişini özler. dilek kutuma bir dilek daha yazdım. geçmişimde kalan çok sevdiğim ama zamanın süzgecinde unutmak zorunda olduğum biri bana mesaj atsın diye.. evren bana çok cömert davranıyor bu aralar. duydu sesimi. yolladı arkadaşımı. aslında o yollamasaydı sanırım ben yazacaktım. "sanırım" da ne demek değil mi? neden bekledin diyorum kendime? itiraf edeyim yüzüm yok.. dedim ki kendime şimdi yazsam ne kadar samimi duygularımda olsa arkadaşımın içinde hep bir güvensizlik olacak.. biliyorum biz bu konuları konuştuk onunla ama.. miş'li geçmişten büyük yaralarım var, pişmanlıklarım var, keşke yapmasaydım dediğim hatalarım var. evren bana şimdiki gibi adil değildi o zamanlar. doğru sandığım yanlış insanlarla doluymuş etrafım yaşım 18 oldu daha yeni anladım. ne kadar zavallısın diyorum kendime. insanları yanında tutmayı bile beceremiyorsun. nedir bu yabanilik? en iyi bildiğim şey suçlu olduğumda yazarak günah çıkartmak ve otobüsün camına yaslanıp ağlamak..

bu yazıyı sana yazıyorum canım arkadaşım.izin ver kardeşim diyeyim sana. kelimelerim çok güçlü değil. kimseye karşı kullanamıyorum onları. kullandığımda hep görmezlikten geliniyorum. ama biliyorum ki sen seversin kelimelerimi. gönül bağımızın yanında hüzün kardeşliğimiz var. bu yüzden tüm samimiyetimle yine en iyi bildiğim şeyi yapıyorum. yanlış anlama bu bir sığınış ya da ne bileyim bir acınma değil.. yalnızca özür bil bunu çünkü ne kadar dilersem dileyim borçluyum sana.. ne garip annene de borçluymuşum gibi hissediyorum utanıyorum. hatta bir keresinde yolda teyzeni gördüm ondan bile utandım. neyin özrü bu? kıymet bilmeyişimin, sana belki kötü davranışımın, zamanında döktüğün göz yaşlarının, çocuksu bir pişmanlık var . ciğerime oturmuş kalkmıyor. böyle olmasaydı keşke.. muhteşem Hatalar kitabını biliyor musun? o kitaptaki gibi seçeneklerimiz olsa keşke yanlış yaptığımızda yada sonu beğenmediğimizde başa dönsek yeni seçenekler belirlesek keşke.. ve bu defa ben arkadaşlığımızdan yana kullansam seçimlerimi.. düşünsene telefonun bile yok bende.. halbuki biz sarılarak ağlardık. bilmem hatırlar mısın? birinci sınıfta öğretmenimiz sizi bırakıp gideceğim dediğinde bahçede salya sümük ağlamıştık, ismail senin burnunu kanattığında yine beraber ağlamıştık, ilk aşkta kalp kırıklığı yaşayınca yine beraber ağlamıştık, sen ilk aşk mektubunu yazdığında reddedilince yine beraber ağlamıştık, ben fişleri evde unutup cetvelle sıra dayağına çekildiğimde yine beraber ağlamıştık... sahi artık neden beraber ağlayamıyoruz? neden telefon numaran bile yok bende.. hani üniversitede aynı evde kalacaktık? çocuklarımız olunca teyze diyeceklerdi bize.çünkü ikimizinde kız kardeşi yoktu.. salya sümük yazdığım bu yazıma son noktayı koyarken açtım yıllığa baktım. hep o fotoğraftaki gibi güzel gül olur mu? benim ilk gün tanıdığım gibi çikolatalı keki seven kız olarak, güçlü ve neşeli kal olur mu?
  hayat sana hep doğru seçimler yaptırsın ve üzmesin. "all is well"



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder