Şu an boğazımdaki yumru nasıl geçer? Eskileri unutursam,
fotoğraflarına bakmasam, yazışmalarımızı silersem, sana yazmazsam geçer mi? Kurtulmam
gereken çok şey var.. önümde yığılan hatıralar var mesela, rengarenk kağıtlarla
sana yazdığım iyi dilekler var, defter aralarında hala adın var… unutamadığım hisler var mesela, seninle
konuşurken kalbimin nasıl attığını hatırlıyorum. Ama üzüntü değil hissettiğim. Mutluluk
hiç değil.. değişmeye inancım her gün artıyor. Ruhumu yıkamam gerek. Aşka aşık olmak bir şeyi değiştirmiyor.. bana “yalvarırım
hayatını yaşa” dediğini hatırlıyorum bir adamın. Belki de sözünü
dinlemeliyim. Hayatını yaşamaktan
kastettiği tabiki de eğlenmek, gönlünce gezmek değil. O adam ondan vazgeçmem
için bana böyle diyor. Niye böyle denir ki bir insana? Neden vazgeçmesi için
yalvarılır ki? İnsanlar tuhaf.. zira
artık halim kalmadı benimde.. artık kovalamayacağım gidenleri, ağlamayacağım. Geçen
gün kız kıza otururken ilk defa kendimden utandım. Arkadaşlarımın karşısında
ezildim, büzüldüm. İyi niyetine gönülden inandığım bir arkadaşım nasıl olurda
bu kadar ezik kalabiliyorsun karşısında dedi. Şaşırdım. Elimdeki bardakla
oynadım bir süre. Nasıl yani diyebildim sadece. Nasıl olurda başkalarına karşı
bu kadar katı ve sinirli bir insan kendisini zerre tınlamayan bir adamın
karşısında bu kadar ezilir dedi. Haklıydı.. o gün eve dönerken hep bunu
düşündüm. Gece yatarken bunu düşündüm. Sonra rüyamda o adamı gördüm. Çok rüya görürüm ama onu görmeyeli çok uzun
zaman olmuştu.. elimi tutuyordu. Gülümsüyordu. Ama ben hiçbir şey
hissedemiyordum. Uyanınca da suçlu
hissetmedim kendimi. Arkadaşıma vereceğim cevabıda düşünmüştüm. Hemen aradım.
-alo, merhaba hani dün bana bir şey söylemiştin ya ben
düşündüm de sen haklısın. Ben neden bunca zaman böyle davranmışım biliyor musun?
Beni yerinin doldurulamayacağına o kadar
inandırmış ki, ben hep içimde bir umutla yaşamışım. Ardını aramışım hep. Mesajda güldüyse
sevebilir demişim, mesajıma anında cevap verdiyse benden başka konuştuğu yok
demişim, arayınca açmışsa güzel günler yakın demişim. Halbuki mesajıma gülmesi
belki de başka bir insan tarafından mutlu edilmiş ve mutluluğunun içine
sığamamış olmasının ya da mesajıma anında cevap vermesi bir çok kişiyle
konuşuyor olmasının, telefonunu elinden hiç bırakmadığının, aradığımda açması
da sadece canının sıkıldığının göstergesiydi.. çünkü insanlar böyleydi. Çünkü insanlar
sevmek yerine hep daha fazlasını isterdi. Çünkü insanlar doyumsuzdu… bu yüzden
ben artık bu aşktan vazgeçiyorum. Hemde ağlamadan. Vedaya ihtiyaç duymadan.. ha
birde son olarak “aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin.” Yazmıştım statüme.
Anlamış mıdır sence,üstüne alınmış mıdır? Artık çokta mühim değil. İlk defa
şuan kendimi özgür hissediyorum. Yeryüzünde edebiyat seven, güzel gülen,
elmacık kemikleri güzel olan adamlar elbette vardır. En azından sevmeyi
becerebilen kalplerin olduğuna inanıyorum.
İyi ki o gün beni karşına alıp azarladın. Teşekkür ederim sana.
Aşkı geçiyoruz…
birkaç gün sonra bomboş bir kalple baş başa kalacağız. Değişime olan inancım
kuvvetleniyor. İşe ilk olarak upuzun sarı saçlarımı kısacık kestirerek ve o
adama aldığım hediyeleri çöpe atarak başlıyorum. Elveda ilk aşkım, ilk kalp
kırıklığım, ilk hatam ve ilk pişmanlığım.. mutlu ol bugün ve sonrasında da.. çünkü
bela gibi peşinde dolaşan ve seni annenden bile daha çok sevdiğini iddia eden
saf, masum kız yok. Beraber tükettik aşkı da, sözleride…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder