Ne istediğimi
kendimde bilmiyorum. Hayattan korkuyorum. Hayattan kaçıp uzaklaşmak
istiyorum. Ama gene de hayattan bir şeyler bekliyorum. Her gün ‘tanrım ne olur bugün son günüm olsun ve
artık kavuşalım senle ben diye dua ediyorum. Berbat günler. Ağlamak bile fayda
etmiyor. Bütün insanlığa kırgınım, bütün insanlığa kızgınım. Ama bütün buna
rağmen kelimelerimi bu denli toparlayabiliyorum. Yalnızım ama buna rağmen ilk
insanların varlığından beri süregelen bu aşk beni artık eskisi kadar aptal
yapmıyor. İçimde kelimeler biriktirmekten korkuyorum. Düşüncelerim,
fikirlerim, bakış açım için sevebilecek insanlar istiyorum artık hayatımda.
Madden değil, manen… Yani zaten sevmek de zahiri bir duygu değildir. Hangi
duygu zahiren var oldu ki? Ben hiçbir korkuya dokunamadım henüz. Yahut
pişmanlığa, aşka, sevdaya. Yalnızlığıma küfretmekten başka bir şey
gelmiyor elimden. Yazacak çok şey var
ama oralardan değil, aşktan değil, olmamalı… duygularını dizginleyebildiğinde
olgunlaşıyor insan. Duygularını dizginlemek zor mu peki? Gecenin köründe
arayıp, bir kalbi paramparça etmekte mi sevdaya dahil?
Kurduğun tek bir
cümlenin yaşattığı acılar kadar, o simsiyah gölgende boğulacaksın. Boğul.
Tanrına ne kadar incittiğini anlatırken yüzün kızarsın. Ben bu yazımı yazarken ağlamaktan gözlerim kızardı. Ama katilimi
çok seviyorum. Sevmek yok diyorlar. Nasıl olur ki? Yani mümkün olabilitesi zor
şeyler hissettiklerim. Hep senin beceriksizliğinden çocuk. Velhasılı kelam, durumlar böyle.. ne kadar
sevmiyorsun beni? Sevmediğin bir yemek önüne konulunca bunu ölsem yemem diyecek
kadar mı? biliyorum sevmediğini ama ne kadar?gücüm yok. Tükenmişim. Bu kadar..
hüzün, burukluk, yitirme duygusu ve sevilemeyecek bir kalp fazlası değil.
Dipnot; alttaki postumda geçerli olan sözümü tutamayıp, kendime ihanet ettiğim için
suçluyum. Besbelli artık sen kaybediyorsun hayalimdeki
halini, ah bu cümle ne anlatılmaz bir hüzün içeriyor, besbelli azalıyorsun
içimde, oysa diyorum… oysa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder